HZ. PEYGAMBER'İN ÖZELLİKLERİ ( 4 )

  • 14.12.2022
  • 1

Haberi Sesli Dinle

0:00 0:00

Böylece O her yönden güzeldi ve mükemmel bir yaratılışa sahipti. Mekke fethedilmişti. O'nun karşısında kendisini oradan çıkaran, öldürmek için her çeşit tuzağı kuran ve akla gelen her türlü kötülüğü kendisine ve arkadaşlarına yapan mağlup kavmi vardı. O, bu mağlup kavmine, "...haydi gidiniz hepinizi bağışladım..." demişti.

11. İlk ve Son Oluşu:

Cenâbı Hakk'ın iradesi, mahlukâtı yaratmaya, rızıklarını takdir etmeye taalluk edince "Muhammedî Hakikâti" kendi öz nurundan halk etti. Ulvî ve süflî bir araya gelen ne kadar âlem varsa, ezelden irâdesiyle o hakikate bağladı. İlk olarak O'nun Nebîliğini bildirdi. Resullüğünü müjdeledi. İşte bu sırada Âdem (as) ruh ile cesed arasındaydı.

Allah'ın el-Bâtın (idrâklerden gizli) isminin gereği olan Hz. Muhammed (sav)'in varlığı, zamanı gelince "ez-Zâhir" isminin tecellisine mazhar olup ruhunun cesediyle birleşmesine, dünyaya teşrifine vesile oldu. Böylece ruhen önce yaratılan Hz. Peygamber (sav) dünya hayatına son peygamber olarak teşrif etti. Nitekim İrbâd b. Sâriye'nin rivâyetine göre Hz. Peygamber (sav), "Ben Allah'ın indinde Nebilerin sonuncusu iken Adem'in balçığı toprağa bırakılmış upuzun yatıyordu. Ve henüz kalıbına ruh üflenmemişti" buyurdu.[1] Peygamber (sav)'in geleceği bütün peygamberler tarafından müjdelenmişti. Nitekim bir âyet-i kerimede, "Allah (geçmiş) peygamberlerden and olsun ki size kitab ve hikmet verdim. Sonra nezdinizdeki (o kitap ve hikmeti) tasdik eden bir peygamber gelmiştir (gelecektir). O'na katiyen iman ve O'na her halde yardım edeceksiniz diye misak aldığı zaman..." [2] buyrulur. Bu âyet, aynı zamanda Hz. Peygamberin nübüvvetinin bütün zamanları kapladığını da göstermektedir. Diğer peygamberlerin ruh ve cesedine birlikte verilen peygamberliğin O'nun sadece ruhuna verilmesi, O'nun için bir husûsîlik ve üstünlük vesilesidir.

Diğer bir üstünlüğü de mahlûkatın içinde ilk önce O'nun nurunun yaratılması ve her şeyin ondan türetilmesidir. Nitekim Abdurrezzak es-San'anî'nin Câbir b. Abdillah'tan rivâyetine göre kâinatta ilk önce Hz. Peygamberin nuru yaratılmıştı. Diğer varlıklar da o nurdan yaratılmıştı [3] denir. Halbuki "...Allah vardı. Başka bir şey yoktu. O sırada Arşı suyun üzerinde idi. Her şeyi Levh-i Mahfuzda takdir etmişti" [4] hadîsi ilk önce suyun, sonra da arşın yaratıldığını ifade eder. Başka bir rivâyette de ilk önce kalemin yaratıldığı zikredilir. Âlimlerimiz çelişkili görülen bu hadîsleri şöyle tevil etmişlerdir. Buradaki ilk sırayı alma birbirine göredir. Birisine ilk önce budur denmesi, sonra gelene nispetledir. Buna göre ilk önce Nûr-u Muhammedî sonra da sıra ile su, arş ve kalem yaratılmıştır. Yukarıdaki hadîste zikredilen, diğer varlıklar o nurdan türetildi, sözleri Hz. Peygamber (sav)'in ilk önce yaratıldığını ispat eder. Ancak buradaki yaratma işi icat değil takdir etmedir.

Son peygamber oluşu da Hz. Muhammed (sav) için bir üstünlük vesilesidir. Bir hadîslerinde Hz. Peygamber (sav), "...Peygamberlik sarayının noksan kalan son kerpici olarak O'nu tamamladım. Ve böylece de peygamberler kafilesi benimle sona erdi" [5] buyurur. Diğer hadîslerinde, "... Beni Haşim oğullarından seçip getirdi" [6] demiş ve temiz bir soydan geldiğini açıklamıştı. "Hz. Âdem'den itibaren neslinde zina mahsulu kimsenin olmadığını..." [7] beyan etmesi de bir üstünlük vesilesidir.

12. Allah'ın Kendisine Halilim ve Habibim Demesi:

Hz. Peygamber (sav), Allah'ın elçisi olduğu gibi dostu ve habibi’dir. Bir hadîslerinde kendisini kastederek, "Allah arkadaşınızı halil (dost) edinmiştir" [8]buyurmuştur. Halil (dost) sevdiğine kopmaz bağlarla bağlanan ve bağlılığında bir leke olmayandır. Allah'ın halil edinmesi, O'na yardım etmesi, kendisinden sonra gelenlere imam yapması demektir. Bu kelime aynı zamanda sevgi, lütûf, yükseltmek, şefaat etme hakkını içine alır. Habibullah (Allah'ın sevgilisi) mertebesi Hz. Peygambere mahsustur. Mertebelerin en yükseğidir. Bunun için İbrahim Aleyhisselâm'a Halilullâh denirse de Habibullah denmez. Habibullah (Allah'ın sevgilisi) olmak neticesi itibarîyle de bir fazilet vesilesidir. Zira Allah'ın bir kulunu sevmesi, onu saadete ulaştırması, koruması, muvaffak kılması kendisine yaklaştıracak sebepleri onun için hazırlaması, rahmetine gark etmesi demektir. Bu mertebeye ulaşan kimse için perdeler açılır, böylece de Allah'ı müşahede eder. Bu mertebeye sadece Hz. Peygamber ulaşmıştır.

B- UHREVİ BAZI FAZİLETLERİ

1. Kıyamet Günü Kabirden Kalkmada, Cennete Girmede İlk Sırayı Alması:

Kıyamet günü kabirden kalkanların ilki Hz. Peygamberdir. Nitekim bir hadisi şerifte Hz. Peygamber, "Ben insanlar diriltildiği zaman kabirlerinden dirilip çıkanların ilkiyim. Heyet teşekkül ettiğinde hatipleriyim. Ümitsizliğe düştükleri sıra müjdecileriyim." Livâu'l-Hamd sancağı elimdedir. Adem oğlundan Allah'ın yanında en şerefli olanı yine benim. Ancak bunlarla iftihar etmiyorum".[9] Cennetin kapısını ilk açan da O'dur. Bununla ilgili bir hadisi şerifte, "... Cennetin kapılarının halkasını sallayanların ilki benim. Cennet açılır, içeri girerim. Benimle birlikte müminlerin fakirleri de girer..." [10] buyurur.

2. Kendisine ve Ümmetine Havzın Tahsis Edilmesi:

Bir hadîsi şerifte şöyle buyrulur: "Havzımın bir kenarından diğerine olan uzaklığı bir aylık mesafedir. Ve bu kenarları aynı uzunluktadır. Suyu gümüşten daha beyaz, kokusu miskten daha hoş, su içme kapları göğün yıldızları sayısıncadır. Ondan içen bir daha susamaz"[11]. Bu havuzdan ancak hak eden ümmet-i Muhammed içecektir[12].

3. Şefaat Hakkına Sahip Olması, Makam-ı Mahmûd'a Yükseltilmesi:

Aslında Hz. Peygamber (sav) "Makam-ı Mahmûd"a ulaştığı için her çeşit şefaat etme hakkını elde etmiştir. Makam-ı Mahmûd'un izahı için farklı şeyler söylenmiştir. Müfessirlerin meşhur görüşlerine göre o, Hz. Peygamber'in, Livâu'l Hamd sancağı altında bütün insanlar için yapacağı büyük şefaatinin makamıdır.

Bazı hadîslerden anlaşıldığına göre Makam-ı Mahmud (övünülecek makam), her peygamberin kendi zellesini düşünerek, şefaat etmeye cesaret edemediği, bu sırada Hz. Peygamberin yeşil bir elbise giyip arşın sağında, bir tepenin üzerinde durarak bütün insanlara şefaat ettiği makamdır.[13] Şefaati Uzmâ (büyük şefaat) denen bu şefaati, bütün insanları mahşerin sıkıntılarından kurtarıp bir an evvel hesaplarının görülmesini temin eder.[14] Ümmetine mahsus olan şefaatinin da çeşitli şekilde tezahürleri vardır. Ümmetinin sırattan selametle geçmesi için şefaat etmesi cehenneme girmiş müminlerin cehennemden kurtulmaları için şefaatte bulunması gibi.[15] Aslında diğer peygamberlere tanınan makbul olacak duâlarını onlar dünyada kullandılar. Hz. Peygamber ise makbul olacak duasını ümmetine şefaat için kıyamet günü yapacaktır[16].

4. Hz. Peygamber (sav)'in Diğer Peygamberlerden Üstünlüğü:

Buraya kadar saydığımız faziletler ve daha birçok sebeplerden dolayı Hz. Muhammed (sav)'in diğer peygamberlerden üstün olduğu söylenmiştir. Bununla beraber, O, "...Allah'ın peygamberlerinin bir kısmını diğerinden üstün tutmayın..." [17] buyurmuştur. O'nun böyle demesinin sebebi şudur. Bir kere Hz. Peygamber mütevazi bir insandı. O hiç bir zaman üstünlük iddia etmemiştir. Ayrıca üstünlüğünü belirtmesi diğer peygamberler için bir noksanlığın mevzû edilmesini akla getirebilirdi. Aynı zamanda Resullük hususunda peygamberler arasında fark da yoktur. Nitekim bir âyet-i kerimede şöyle buyrulur, "Biz Allah'ın peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırmayız".[18] Âyet şöyle tefsir edilmiştir. Peygamberlerin bir kısmını tasdik diğerlerini tekzip ederek aralarını tefrik etmeyiz. Hepsini derecesine göre peygamber tanırız. Diğer bir âyet de, peygamberler arasında fazilet farkının bulunduğuna işaret etmektedir. Bu âyette de, "O işaret olunan Resuller, Biz onların bazısını bazısından efdâl kıldık" [19] buyrulur. Bu âyet şöyle izah edilir. Evet, hepsi Resul, asli risalette müsavi, fakat böyle olmakla beraber bazısına ve belki her birine bir meziyet, bir hususî fazilet, bir rütbe-i mümtaz verdik demektir. İbn Abbâs, Hz. Peygamberin diğer peygamberlerden farklı üstünlüklerini şöyle sıralar: Bir kere daha önce zikredildiği gibi Hz. Peygamber'in geçmiş ve gelecek günahları affedilmiştir. Yine O, bütün insanlara ve cinne peygamber olmuştur[20]. el-Kastallânî de, Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden üç sebepten dolayı üstündür.

1-Miraca yükseltilmesi,

2-Bütün beşerin seyyidi olması,

3-Mucizeleri ile.

Gerçi diğer peygamberlere de mucize verilmişti. Ama O'na verilen bazı mucizeler O'ndan önce kimseye verilmemişti. Ayrıca Hz. Peygamberin Şemaîl'i ve Hasâis'i de diğer peygamberlerin bu hallerinden üstündür.
                                                        Mehmet SÖNMEZOĞLU

    Müftü

 



[1] Es-Saatî, el-Fethu'r-Rabbanî; Ahmed b. Hanbel, IV, 127,128 XX, 181.

[2] Âli İmrân, 81

[3] Kastalânî I, 7; el-Aclûnî, Keşfu'1-Hafâ I, 265-266

[4] Buhârî, Bed'ul-Halk, IV.73.

[5] Müslim, el-Fezâil, IV, 1791 h. no: 2287

[6] Müslim, el-Fezâil IV, 1782 h.no: 2276

[7] İbn Ebi Ömer el-Adenî'den naklen el-Kâdî İyaz, eş-Sifâ I, 54.

[8] Tirmizî, el-Menakib V, 606 h. no: 3655.

[9] Tirmizî, el-Menâkıb, V, 585, h. no: 3610) buyurdu

[10] Tirmizî, el-Menâkıb, V, 588 h.no: 3616

[11] Müslim, el-İmân IV, 1794 h.no: 2202

[12] Müslim el-İmân, IV, 1794 h.no: 2293

[13] Es-Saati, el-Fethu'r-Rabbânî XXIV, 112, 122; et-Tirmizî, el-Menâkib, V, 585

[14] Es-Saâti, el-Fethu'r-Rabbânî, XXIV, 119-121

[15] Es Saâtî, el-Fethu'r-Rabbânî, XXVI, 127

[16] Müslim, el-İmân, I, 188, h.no: 198

[17] Müslim, el-Fezâil, IV, 1944 h.no: 2373

[18] Bakara, 285

[19] Bakara, 254

[20] Dârimî, Sünen, I, 25-26

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan MSA Film Post Production Reklamcılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi (www.duzceanaliz.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Gösterilen 1
  • Bekleyen 0
  • Hüseyin Alemdar
    Hüseyin Alemdar
    15.12.2022 18:45

    Çok güzel bir yazı devamını bekleriz başarılar diliyorum yolun bahtin açık olsun inşallah rabbim gönlüne göre versin Ankaradan slmlar

Haber İhbar