- 7.12.2022
Haberi Sesli Dinle
c) Daha önce âkıbetinden emin olmayan Cebrâil isimli büyük melek en-Necm suresinde Hz. Peygamber'le birlikte, methedildiği için akıbetinden emin olmuştur.[1]
d) Hayatta olduğu müddetçe Ashabı, vefât ettikten sonra da sünnetine tâbi olan herkes emniyet içinde yaşamıştır. Bu da O'nun ümmeti için rahmet olmasının bir sonucudur [2].
e) Hz. Peygamberin gelişi sadece insanlar için değil, yer, gök ve hatta kâinatın tümü için rahmet vesilesi olmuştur. Zira çevremizdeki canlı ve cansız varlıkların değeri O'nun getirdiği prensipler sayesinde anlaşılmıştır. Nitekim O bir hadîs-i şerifinde, "...Mekke'nin ağaçları kesilmez, vahşi hayvanları ürkütülmez. Avlanılmaz. Kayıp eşyası alınmaz..." buyurur. Çevreyi koruma fikrinin sadece Mekke ve Medine'ye mahsus olmayıp genel olduğunu gösteren prensipler de vardır [3]
Her türlü kirliliğe karşı olan Hz. Peygamber, bir hadîslerinde, "Din temizlik üzerine kurulmuştur" demiştir. Hz. Peygamber (sav) bilhassa deniz, göl gibi durgun suların, ağaç altlarının ve yolların kirletilmemesini istemiş, ağaçların ve bitkilerin keyfî olarak tahrip edilmesine karşı çıkmıştır. Hatta en küçük bir kuşun bile keyfi bir şekilde öldürülmesini yasaklamış, böylece de bitki ve hayvanlar için de rahmet vesilesi olmuştur.
Kur'ân-ı Kerim'de beyan edildiği üzere ay, güneş ve hatta her varlığın hak ettiği değeri gösterilmiştir. Bu hak bu varlıkların ilahlaştırılmaması, Allah'a itaat etme şerefiyle şereflendirilmeleridir. Aslında bunlar insanların faydası için yaratılmıştır. Bunların değeri ancak Hz. Peygamberin gelmesiyle ortaya konulmuştur. Zira O'nun gelmesiyle her şey hak ettiği makamı elde etmiştir.
4. Güzel İsimlerle Yad edilip Adına Yemin Edilmesi:
Hz. Peygamber (sav) fazilet ve üstünlüğünü ifade eden birçok kelimelerle isimlendirilmiştir. Bu isimleri ve manâlarını kısaca zikredelim: Bir hadîslerinde, "Benim beş ismim vardır. Ben Muhammed'im, Ahmed’im ve Mâhî'yim, Allah benimle küfrü yok etmiştir. Ben Haşir'im. Halk kıyamet günü benim etrafımda toplanacaktır. Ben Akib'im. Yani Peygamberlerin sonuncusuyum" [4] buyurur. Muhammed ve Ahmed isimlerini bizzat Allah Teâla Kur'ân-ı Kerimde zikretmiştir. Muhammed ve Ahmed çok övülen ma'nâlarına gelir. Gerçekten de O, övülenlerin en büyüğü ve en üstünüdür. Kendisine Livâu'l-Hamd (Hamd Sancağı) verilmiştir. Arasât meydanında O'nunla tanınacak, Cenâb-ı Hakk O'nu Makam-ı Mahmud'a kavuşturacaktır [5].
Hz. Peygamber (sav) diğer bir hadîslerinde on isminin olduğunu açıklamış ve bunlardan sadece Tâhâ, Yâsin isimlerini zikretmiştir. Bazı tefsirlerde açıklandığına göre Tâhâ, ey Tâhir yani ey temiz kişi, Yâsin ise ey Seyyid yani ey efendi demektir.
Başka bir rivâyette, Resulu'r-Rahme, Resulu'r-râhe isimleriyle yâd edilmiştir. Cihada memur olması hasebiyle de Resulu'l-melâhim adını almıştır. El-Mükaffâ ismi diğer peygamberlerin peşinden gelip sonuncusu, el-Kayyim, sünnetini tesis ettiği, el-Küsem, insanları hayırda toplayıcı olduğundan dolayı kendisine isim olarak verilmiştir.
Hz. Peygamber'in medhi ve faziletiyle ilgili 25'i Kur'ân-ı Kerim'de, 33'ü geçmiş kitaplarda ve sünnet mecmualarında olmak üzere toplam 58 vasfı daha mevcuttur. Ayrıca Allah'ın isimlerinden alınarak kendisine 30 isim daha verilmiştir. Bütün bu isim ve vasıflar Hz. Peygamber'in üstünlüğünü, faziletlerini övülecek yönlerini ortaya koymaktadır. Diğer taraftan Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'de, Hz. Peygamber (sav)'in adına, şerefine yemin etmiştir ki, bunlar da O'nun üstünlüğünü ortaya koyar. Nitekim bir âyet-i kerimede, "Hayatına yemin ederim ki, onlar (Lut Kavmi) sarhoşlukları içinde muhakkak serseri bir halde idiler" [6] buyrulur. İbn Abbâs der ki, Allah Tealâ sadece Hz. Peygamber (sav)'in hayatına yemin etmiştir. Bu konuyla ilgili bir kelime de, daha önce zikrettiğimiz Yâsin kelimesidir. O, ey insan ma'nâsına da gelir. Bundan Hz. Peygamber (sav) kastedilir. Bu kelimeden sonra "ve'l-Kur'ân-il Hâkîm" terkipleri yemin olarak öncesine atfedilir, ma kabli'ni tekid eder. Yine, bazı müfessirlere göre, "Ve'n-Necmi İzâ Hevâ- battığı zaman yıldıza and olsun ki," cümlelerindeki yıldızdan Hz. Peygamber kastedilmiştir. Bu da Hz. Peygamber'in üstünlüğünü ifade eder.
5. Kalbinin İslâm Nuru ile Aydınlatılması:
Hz. Peygamber (sav)'in kalbi, Peygamberliğinin ilk yıllarındaki sıkıntılardan kurtarılmış, yerine sükün, rahatlık verilmiş ve İslâm nuru ile aydınlatılmıştır. Nitekim bir âyet-i kerimede, "Senin göğsünü şerh etmedik mi?" [7] buyrulur. Yani göğsüne genişlik, kalbine ferâh, nefsine kuvvet vermedik mi? Hâl ve istikbâlde, dünyâ ve âhirette bütün muratlarını izah edip de her müşkülünü yenecek büyük bir ruh ile şaşkınlıktan hidâyete, gamdan sürûra, darlıktan genişliğe erdirmedik mi? demektir. Hz. Peygamber (sav)'in kalbi, biri çocukluğunda, diğeri miraç gecesi olmak üzere başlıca iki defa manevî bir ameliyâtla açılmış, yıkanmış, içine hikmet doldurulmuştur. Ameliyatın dört defa vukû bulduğunu söyleyenler de vardır. Bu görüşleri gösteren birçok âyet ve hadîs mevcuttur.
6. Günahlardan Korunması:
Günah ve sevâp kazanmaya istidâdı olan insanoğlunun hiç birisi mâsum (günahtan korunmuş) değildir. Hatta son peygamber olan Hz. Muhammed (sav) dahi zelle ve hata etmekte mâsum değildir. Bir âyet-i Kerimede, "...günah ve vebâli senden ıskat etmedik mi?, ki o, senin sırtına ağır gelmiş (kemiklerini gıcırdatmış) ti"[8] buyrulur. Burada atılan şeyin peygamberliğin başlangıcındaki son derece gamlandıran ve tahammülü ağır gelen bir takım zorlukların olduğu dendiği gibi, O'ndan sudur edebilecek olan bazı zellelerin olduğu da denmiştir. Bu durumu aşağıdaki âyeti kerimede ispat etmektedir. Âyet şöyledir: "Senin geçmiş ve gelecek günahını Allah yarlığamıştır..."[9] . Âyet, Peygamberimizin dahi bazı küçük günahlarını göstermektedir. Diğer Peygamberler dahi bazı hatalar işlemişlerdir. Büyük günahlardan ise peygamberliğin gereği mâsum kalmışlar ve hiç bir zaman devamlı küçük ve büyük günah işlememişlerdir.
7. Nam ve Şânının Yükseltilmesi:
Hz. Peygamberin en büyük fazileti elbette ki peygamberlikle taltif edilmesidir. Peygamberlik çalışmakla elde edilmez ve de layık olmayana verilmez. Cenâb-ı Hakk onu dilediğine verir. Hz. Peygamberin nam-u şânı "Kelime-i Tevhid ve şahâdet"te yer almasıyla yükseltilmiştir. Zirâ bugün dahi yeryüzünün her tarafında her dakika içinde okunan ezanlarla birlikte Allah isminin yanında Hz. Peygamberin ismi yükseltiliyor.
8. Kendisine Kur'ân-ı Kerim ve Cevâmiu'l-Kelim'in Verilmesi:
Bilindiği gibi, Allah Tealâ insanları hidâyete erdirmek doğru yolu göstermek için kendilerine sahife ve kitaplar indirmiş, peygamberler göndermiştir. Ancak indirilen bu kitap ve sahifelerin hepsi zamanla tahriften kurtulamamıştır. Kur'ân-ı Kerim bunlardan müstesnâdır. Zira o tahriften ve tebdilden korunmuştur. Kur'ân-ı Kerim belâğatın zirvesine ulaşmış mûciz bir kitaptır. Hz. Peygamber (sav)'in sözleri de Kur'ân-ı Kerim gibi üstün bir belâğa sahiptir. Ancak mucize değillerdir. Az kelimelerle çok manâları ifade etmeye Cevâmi-u'1-Kelim denir. Hz. Peygamberin sözleri fesahât ve belâğatta ileri bir seviyeye sahip olup Cevâmiu'l-Kelim onların en önemli hususiyetleri idi. Bu türlü hadîsleri bazı âlimlerimiz bir araya toplamıştır.
9. İsrâ ve Miraç’la Taltif Edilmesi:
Hz. Peygamber (sav), cumhura göre, Hicretten 1,5 yıl önce İsra ve Miraç'la Cenâb-ı Allah'ın huzuruna kabul edilmiştir. [10] Bu kabul vesilesiyle önce kısa bir zaman içinde Mekke'den Kudüs'e gitmişti. Buna İsrâ denir. Olayın bu kısmı âyetlerle sabittir. Daha sonra Kudüs'ten göklere, Sidretü'1-Müntehâ'ya yükseltilmiş, Cennet ve Cehennem dahil bir çok âlem kendisine gösterilmiştir. Bu kısma da Miraç denir. Hattâ bazı âlimlerimizin nakline göre, Cenâb-ı Hakk ile görüşmüş ve konuşmuştur. Tahiyyatta ifadesini bulan cümleler bu konuşmanın bir bölümü olarak rivayet edilmiştir.
10. Fizikî ve Ahlâkî Yönden Üstünlüğü:
Hz. Peygamberin bedeninin mükemmel yaratılışı ve ahlâkının yüceliği O'nun Şemâil'i demek ise de, başkalarından üstün olması itibariyle de "Fezâil'inin muhtevasına dahil edilmiştir. Hz. Peygamberin uzuvlarının kusursuz olarak yaratılışı, ahlâkının yüceliği ile birlikte bir güzellik manzumesi oluşturur. Bu manzume aynı zamanda saygı ve ihtiramı celp eder. Bunun için Hz. Ali, "...Hz. peygamberi ilk gören heybet ve saygısından dolayı titrer, beraber düşüp kalkan O'nu çok sever..."[11] demiştir. Ashabı Kirâmdan "Dihye"nin yüzü güzeldi. Cerir'in de bedeni mükemmeldi. Yusûf (as)'a kâmil güzelliğin yarısı verilmişti. Hz. Peygamber'e ise yüz, beden güzelliğinin yanında ahlâk güzelliği de verilmişti.
Yorum Yap